Haftanın beş günü neredeyse 500’e yakın çocukla çalışıyorum ve bu yazıyı bir eğitim yöntemi
olan “drama” ya dair anne-babalar için yazıyorum. Yaklaşık 10 yıldır sıkça dilimizde olan bir
kavram, ama gördüğüm duyduğum konuştuğum dinlediğim kadarıyla bu kavramın içeriğinin ve
amacının tam olarak bilinmediğini fark ediyorum. Drama; oyunculuktan ve göstericilikten çok,
çocuğun en temel ihtiyacı olan oyun kavramı ile ilgilenir ve doğaçlamalarla yaşamı daha iyi
tanıyabilmek anlayabilmek için, onu taklit edip deneyimleme imkanı sağlar.
Pek çoğumuz ilk sosyalleşmeye başladığımız ortamlarda, ergenlik dönemimizde, topluluk
karşısında bir şeyleri ifade etmemiz gerektiğinde vb. durumlarda, durup bir derin nefes
almışızdır. Biraz heyecanlanmış, belki de konuşmamız bittiğinde söyleyeceklerimizin yarısını
unuttuğumuzu fark etmişizdir. Bazılarımız fazla özgüvenli ve sosyalken, bazılarımız hep daha
çekimser ve utangaçtı. Bazıları hep fazla rol çalarken, bazıları kendini ifade etme imkanı
bulamadı.
Benim işimin eğitim kısmı bu noktada başlıyor. Çocuklarda en çok dikkat ettiğim 2 unsur var; o
an özgüvenlerinin ne durumda olduğu ve topluluk içinde kendilerini ifade etmek için seçtikleri
davranış biçimlerinin ne olduğu. Bunu bire bir soru-cevap iletişimindense, oyun-kurgu-
doğaçlama içinde görmeyi seviyorum. Çünkü kendilerini daha rahat ve daha özgürce açık
ediyorlar. Ben de onlar için artı ya da eksilerini geliştirip-dönüştürmeye katkı sağlayabilecek
doğaçlama örneklerini daha rahat seçebiliyorum. Kendilerini her zaman ve her ortamda özgür
ifade edebilmeleri, bir birey olarak fikir ve düşüncelerini savunabilmeleri, hep konuşmak yerine
bazen susup dinlemeleri gerekebileceğini, haklı ve adil davranış biçimlerini, insanları ve
hayvanları sevip korumayı öğretmeye çalışıyorum. Bunu senelerdir öğrenmeye alışık
olduğumuz şekliyle didaktik olarak değil, oyun ile öğretmeye çalışmak onlara da bana da daha
eğlenceli geliyor. Kukla kostüm ya da aksesuar kullanmaya bayılıyorlar. Evde parkta markette
pazarda hastanede uzayda gemide uçakta ya da Şirinler Köyü’nde Gargamel’in yanı başında,
yani istedikleri her yerde istedikleri gibi olabiliyorlar. Çünkü hayal güçlerini bizden çok daha iyi
kullanıyorlar.
Bir dersimde kedi-köpek fobisi olan öğrencim için, sokak hayvanlarıyla ve onları sahiplenmekle
ilgili bir doğaçlama oluşturmuştum. Doğaçlama grubu evlerinde hayvan besleyenler ve fobisi
olan öğrencimden oluşuyordu. Onlara bunu bildiğimi ve ne yapmaya çalıştığımı belli etmeden
genel hatlarıyla bir oyun kurdum, oyun kişilerini aralarında belirlemelerini istedim. Bu
canlandırmaya iki ders aynı konu üzerinden farklı şekillerde devam ettik. Bir süre sonra velisi ile
konuştuğumda, öğrencimin evcil hayvanlara karşı daha ılımlı yaklaştığını öğrendim. Bu durum
bana dramanın bir eğitim yöntemi olduğunu ve oyun kavramının çocukların temel ihtiyacı
olduğunu bir kere daha gösterdi.
Drama:
1. Kendine güven duyma, bağımsız ve eleştirel düşünme, karar verebilme becerisi
kazandırır.
2. Yaratıcılığı, estetik gelişimi ve hayal gücünü geliştirir. Sosyal farkındalığı arttırır.
3. Empati yeteneğinin gelişmesine, duyguları fark etmeye, fark edileni de ifade etmeye
yardımcı olur.
4. Dil ve iletişim becerilerini geliştirir.
5. Zihinsel kapasiteyi arttırır.
6. Problem çözme yeteneğini geliştirir.
7. Bilişsel duyuşsal becerileri geliştirir.
8. Tiyatro sanatına ilgiyi uyandırır.
Her gün yine yeniden görüyorum ki onlar; hal hareket davranış disiplin ve ağızlarından çıkan tek
bir iyi-kötü sözde bile çokca anne çokca babalar. Hiçbir şey bilmeden dünyaya gelen bir bebeğe
istemli istemsiz zaman içinde, bir birey olmayı aşılıyorsunuz. Nasıl arkadaş olunurda
arkadaşlıklarınızla, marketteki kasiyerle konuşma şeklinizle, eczacıdan ilaç isterkenki tavrınızla,
trafikteki asabiyetinizle, televizyondaki bir olaya yaptığınız yorumla, yemek yiyişiniz, hangi
kitapları okuyup nasıl müzikler dinlediğiniz, hayvanlara yaklaşım biçiminiz ve daha birçoğu ile
sizi aynalayan, rol-model alan küçük oyuncular onlar. Bu ve dahası sebeplerden o hepimizin
bildiği klişe doğru, eğitim önce ailede başlıyor.