HAYAL ETTİĞİN ŞEYE DİKKAT ET, BİR GÜN GERÇEK OLUYOR!


Üniversite sınavından sonra, üniversite adayı genç arkadaşlarım için faydalı bir yazı olur umuduyla başladım bu yazıya. Umarım benim hayallerim ve yaşadıklarım sizlerin hayatına bir şekilde ışık tutar.

Gelin sizinle bundan 20 sene öncesine dönelim…

O zaman ben 10 yaşındayım, 90’lı yılların altın zamanları ve o günler aklımdaki tek şey modacı olabilmek. Allah vergisi bir çizim kabiliyetim var, sabah akşam çiziyorum. Oturuyorum, kalkıyorum, uyuyorum, uyanıyorum çiziyorum. Okula gidiyorum okulda çiziyorum, eve geliyorum evde çiziyorum, kağıt yetiştiremiyorum. Çizmelere doyamıyorum sizin anlayacağınız. Büyüklerin tabiriyle elim kırık. O kadar da eminim ki, kesinlikle moda okuyup babamın tekstil fabrikasında tasarım ekibinde olacağım. Hayallerim var anlayacağınız. Eve gelen herkese çizim defterlerimi gösteriyorum, hepsi de hayranlıkla bakıyor onlara. Bir yandan da korkuyorum; “Ya biri çizimlerimi kopyalarsa? Ya çalarsa hayallerimi? Ya benden önce biri yaparsa?” Ama aldığım iltifatlar tüm korkularımı alıp götürüyor.

Okuldan her geldiğimde müzik açıyor, gözlerimi kapıyor ve inanılmaz bir sahne gösterisi ile tasarımlarımın sahnede geçtiğini hayal ediyorum. Canlı müzik, ışık gösterileri ve tasarımlara hava katan o aksesuarlar… Şimdilerde meleklerin boy gösterdiği o meşhur defile, o zamanlar şimdiki halinde değil.

Modaya dair tüm eğitimlerimi tamamlamalıyım, herşeyimle mükemmel olmalı, en iyisini yapmaya çalışmalıyım. Çok çalışmam, çok eğitim almam lazım! Çizebildiğimin en iyisini çizmekle kalmayıp fotoğraf, koreografi kısacası alanım neyi gerektiriyorsa tüm mevzulara hakim olmalıyım. Elimde ise her daim moda dergileri ve dosyalarımda bir gün lazım olur diye içlerinden kestiğim modeller var.

Sonra o dönemin popüler moda kanalı ile tanışıyor, bütün gün defile izliyorum. Tasarımcıların yani gelecekteki rakiplerimin tasarımlarını bazen eleştiriyor daha iyisini çizmeye çalışıyor, bazen de hayranlıkla izliyorum. O zamanlardan bir fikrim var mesela kıyafetlerin popüler şarkılarla sergilendiği bir müzikal.

Hep Hayal Ediyorum!

Elbiseler, ayakkabılar ile kalmıyor sahne planları da çizmeye başlıyorum. Hayal işte… Bir konser alanında tasarımlar, müzik ve danslar… Defilelerim tam bir karnaval olacaktı anlayacağınız. Okula gidiyorum ama ruhen hep o hayallerde yaşıyorum, bir gün gerçek olması dileğiyle.

Sahne tasarımları ile birlikte ev planları da çizmeye başlıyorum. Avlusu olan bir ev çizdiğimi ve o evin bir benzerini 2000’lerin başında yayınlanan meşhur gençlik dizisindeki eve benzediğini görmemle ne kadar yıkıldığımı anlatamam. Benden önce birileri çizmişti ve daha hızlı hareket etmeliydim. Birileri hayallerimi benden önce gerçekleştiriyordu.

Tasarımcı Olamazsam, Mimar Olacağım!
Okulda her sene sınıf öğretmenimiz bizleri yanına çağırıyor, sırayla hepimize gelecekte ne olmak istediğimiz soruyor ve ben her defasında “mimar” olacağımı söylüyorum. Çünkü o dönem tasarımcılık, şimdilerde kabul gören birçok meslek gibi yeterince ciddi değil. Daha büyük ideallerimiz olmalı.

Ailemizde, çevremde tanıdığım mimar yok, nereden etkilendiğimi de tam olarak bilmiyorum. Belki de daha ciddi ve içinde çizim olduğu için mimar olmak istediğimi söylüyorum, bilmiyorum çocuk aklı işte. Bizler şimdiki çocuklar kadar da şanslı değildik, yeteneklerimizin üzerine düşülmüyor, kimin neyi daha iyi yaptığını kendimiz dahi kimse önemsemiyordu. Önemli olan önce orta okul sınavını, daha sonra da üniversite sınavını başarıyla geçmemizdi. Neyin, ne olduğunun farkında değildik; üstümüzün başımızın bile, annemiz ne giydirirse o!

Ortaokul senelerimde video düzenlemeye başlıyor, sevdiğim şarkılara videolar hazırlıyorum. Bir tasarımcı müzik ve görüntüyü çok iyi bütünleştirebilmeli diye düşünüyordum bir tasarımcı adayı olarak. Defilelerin yanı sıra bolca müzik klibi izliyorum. O dönem kliplerde koreografi ön planda nasıl tasarımlarla rahat dans ediyorlar, hangi kıyafetler dansla daha güzel duruyor? Bunlar önemli sorular benim için. Tabii tasarladıklarımın giyilebilir olması da oldukça önemliydi.

Yani kısaca anlayacağınız ya tasarımcı olacağım, ya tasarımcı olacağım başka yolu yoktu!

Ve sonra babamı kaybetmişim…

Aradan seneler geçmiş, o hayallerin üzerine hayaller katmışım. İlmek ilmek işlediğim hayal dünyam bir günde, bir süreliğine de olsa kararmış. Babamı kaybetmişim. Belki de hayallerime küsmüşüm. Üzerine titrediğim hayallere sırtımı çevirmişim. Ve kendimi bambaşka bir yolda yürürken bulmuşum.

Zaman su gibi geçmiş, bu sene dile kolay 29 seneyi geride bırakıyorum ve bugün kendi girişimim olan bir garajda durmadan yazıyorum, üretiyorum. Markalara içerik üretiyor, proje geliştiriyor ve yeni garajın girişimci misafirleri ile marka hayalleri kuruyor, onları hayata geçiriyorum. Bu yazıyı sizlere o garajdan yazıyorum ve bunları hatırladıkça hayallerimin nereden nereye evrildiğini daha net görüyorum. Her şeyin bir nedeni olduğuna inananlardanım. Hayatta yaptığımız her şey, attığımız her bir adım aslında farkında olmadan bizi bir yerlere sürüklüyor.

Peki, Neden Yazı?
Hep düşündüm; “tek hayali tasarımcılık, hadi olmazsa mimarlık olan ben, nasıl buralara evrildim? 16 yaşına kadar kitap okumayı hiç sevemeyen bir insanın, ne ara tüm işi gücü okumak ve yazmak oldu?” Anıları deşince, ipucu kenarda bir köşede aslında. Bu yolda yürürken buldum sorumun cevabını. Aklımdaki soru ise şuydu; “bu kadar tasarım ve moda üzerine hayaller kuran biri nasıl olur da hayal kırıklığı yaşamadan, bambaşka bir yol üzerinde bile, o hiç bilmediği yol üzerine hayaller kurabilir?”

Nedeni basit aslında! Ben hep yazarak iletişim kurdum. İlkokula başlamadan önce defterlerim, kalemlerim vardı. Şimdi bile sakladığım 6 yaşından bu yana tuttuğum günlüklerim var. Yani ben aslında çizimden önce kendimi anlatma telaşına düşmüşüm. Aslında hep yazacakmışım, nereden bilecektim ki?

Annemle ve babamla tartıştığımız zamanlarda bile sorunlarımı onlara mektup yazarak çözmüşüm, her sene tüm yeni yıllarda herkese kutlama kartları yollamışım, annem ve babama doğum günlerinde mektup hediye etmişim. Ben aslında herşeyden çok yazmayı, kendimi yazarak ifade etmeyi sevmişim. Ve en sevdiklerime hediyelerim hep yazılarım olmuş. 10 yaşımdayken ilk girişimim komşularımız için saman kağıtlarından hazırladığım bir dergi olmuş ve yazdıklarımla para kazanmaya çalışmışım. Ve o gün, o dergiyi hazırlarken yürekten dilediğim şeyi çok net hatırlıyorum; “bildiklerimi, duyduklarımı, araştırdıklarımı ve hayallerimi yazılarımla anlatabilsem, böyle bir işte çalışabilsem…” İşte bu yazımın başlığı tam da burada anlam kazanıyor.

İlk stajımın ardından bir gazetede önce staj, sonra başka bir gazetede iş bulmuşum. Ve bana hiç iş gibi gelmemiş. Yazmaya hiç üşenmemişim. Onlar da yetmemiş, kendime yazdıklarımı paylaşabileyim diye bir blog açmışım, hobi olarak. Bir gün kendi işimi kurmak istediğimde en iyi bildiğim şey; yazıya yönelmişim yine. Ben hayallerimi kağıda dökmeyi sevmişim, hayal tasarlamayı sevmişim, hayallerimi hikayeleştirmeyi sevmişim.

Peki Ya Tasarımlarıma Ne Oldu?
Bir garajım var dedim ya, boş haliyle oturup her milimetresini ilmek ilmek tasarladığım ve tamamen hayal gücümü yansıtan. Hayallerimdeki o mekan tasarımları bugün bu yazıyı yazdığım yerde işlenmiş ve hayata geçmiş. Belki hayallerimdeki kadar fantastik değiller ama her gireni hayran bıraktıran bir alan olması bile oldukça mutlu ediyor. Ben görüntüler hayal etmişim, ben hikayeler hayal etmişim ve ben o hayalleri kağıda her ne olursa olsun ister bir yazı, ister bir tasarım olsun dökebilmeyi sevmişim.

Ve en önemlisi…

Annem çok iyi bir örnek ve babam ise çok iyi bir kız babası olmuş. Her ne kadar bizleri bir yola doğru çekmeye çalışsalar da bizlere önce vicdanlı olabilmeyi, hayal kurabilmeyi ve daha sonra hayallerin için mücadele etmeyi, yaptığın her ne ise severek yapmayı öğretmişler.

Bu sene sınava giren ve “sınavım çok kötü geçti! ” ya da “istediğim olmadı, ne yapacağım?” diye üzülen genç arkadaşlarım hiç korkmayın ve üzülmeyin! Su akıyor ve yolunu buluyor. Ve siz bir gün, bir anda hiç ummadığınız bir şekilde geriye dönüp baktığınızda neyi, neden yaşadığınızı anlıyor, geçmişe gülümsüyor ve geleceğe içi parlayan gözlerle bakarken buluyorsunuz kendinizi; umutla, tecrübeyle ve heyecanla!

P.S: O çizimler mi? Hepsi özenle saklanıyor, ara ara açılıp bakılıyor. O yıllarda gezintiye çıkarıyor. Ve hatta yeni çizim defterlerim de çalışma masamın üzerinde, işe ara verdiğim zamanlara çiziyorum.