Yeni havalimanımız İstanbul’u, bugün çok az bir süre içinde de olsa, görme imkanım oldu ve izlenimlerimi sizler ile paylaşmak istedim.
TK’nın yaptığı promosyon nedeni ile tek yön İstanbul-Trabzon biletine ödediğim ücret 59₺ ama havalimanına yakın sayılan Göktürk’te ikamet ediyorum ve oradan alana taksi 50₺. IGA da promosyon yapıp otoparkı ücretsiz sağladığı için, arabam ile gittim fakat taksi ile ulaşmak epey yüksek tutuyor İstanbul’un bir çok yerinden.

Yol üzerindeki araç güvenlik geçiş noktasından sonra göze ilk çarpan, inşaatı devam eden kocaman cami. Camiyi geçtikten sonra otoparkın ana girişinde de inşaat devam ettiğinden, terminalin gidiş katına geliyor ve oradan otoparka geçiyorsunuz (hiç bir bilgilendirme yazısı yok!).


Otopark içindeki yönlendirmeler şimdilik iyi, hatta Atatürk Havalimanı otoparkından çok daha mantıklı yapılmış.
Mesela araçlar arasındaki mesafe (yani kapıları açtığınızda) daha fazla. Otoparktan terminale doğru yürürken, yayalar için ayrılmış bölgelerin olması güzel. Yine otoparkta arabamı bıraktığım alt kattan, terminal giriş katına eğimli yürüyen yol (hali hazırda yürümüyor) olması süper. Ben TAV ile 3 ay mücadele etmiştim en üst katta bulunan ve engellilere ayrılan yere rampa yapılması için (sonunda kazanmıştım).


İnşaat devam ettiği için, otoparktan indiğinizde burnunuza çarpan harç kokusu sizi terminale dek bırakmıyor. Terminale giriş yaparken herkesin geçmesi gereken güvenlik bölümlerinde eşyaların konulabilmesi için kullanılan plastik kutuların otomatik olarak gelmesi artı puan. Benim giriş yaptığım yerin hemen karşısında yer alan bilet/bagaj kayıt bankoları adasının güvenlik bölümüne bakan yüzünde uçuşları gösteren ekran yok idi (belki sonradan eklenecektir). İşlemlerimi yaptırmak için geldiğim G adası bankolarında oturan genç elemanların hiç bir tanesinin yüzü gülemiyordu çünkü üşüdükleri belli oluyordu. Biniş kartımı alıp hemen steril bölgeye geçtim. Burada, dünyadaki diğer havalimanlarında olduğu üzere yine güvenlik aramasından geçiyorsunuz ve bu noktalarda eşyalarınızı koymak için kullanılan plastik kutular, size yakın tarafa konmuş (oysa ki ana girişte öbür tarafta -görevlilerin durduğu tarafta- yer alıyordu).


Aslında çok arzu ederdim Amsterdam’daki düzenin aynısını buraya kurmuş olmalarını. Buradaki güvenlik görevlilerinin de üşüdükleri belli idi.
Atatürk Havalimanı’nda çalışanlar bilir, A kontuarlarının yan tarafından iç hatlara geçiş yapılacak tüp vardır. Herhalde çalışanlara zorluk olmasın diye bu havalimanında da A kontuarlarının sağ tarafı iç hat uçuşlarına ayrılmış. Ama Atatürk Havalimanından çok çok daha güzel bir düzen ile. Simit Sarayı’nın bulunduğu noktanın karşısında dış hatlara geçiş noktası var (buraya nasıl olur da İngilizce’si yanlış yazılmış bir yönlendirme konulmuş kabul etmek mümkün değil!) anladığım kadarı ile iç hatlardan gelen yolcular, (görmedim ama tahmin ediyorum aşağıda güvenlik noktasından geçip -veya emniyet diğer havalimanlarındaki güvenliği yeterli buluyorsa bu durumda geçmeden) yürüyen merdiven ile yukarı çıkıp devam uçuşlarına ulaşacaklar. 
Simit Sarayı’nın yanından yürüyen merdivenler ile alt kata iniyorsunuz. Terminal binasının çok yüksek tavanlı olması, aydınlatma, kullanılan renkler (yer, duvar vb) çok hoş. Her sütun, süsleme vb o kadar güzel ki içimden “inşallah bunlar aceleye getirip eksik yapılmamıştır, ve herhangi bir aksama, kaza olmaz!” diyorum. İç hat uçuşlarının yapılacağı bölümde yer alan oturma grupları rahat, hele ki uçaklara köprü aracılığı ile binmek çok büyük rahatlık (bilhassa engelli, yaşlı yolcular ile küçük çocuklu aileler için).


Bu arada terminaldeki tuvaleti kullandım, yeni olduğundan temiz idi ama hiç bir havalimanında (yerli yabancı) tuvaletlerin temizliği geçerli not alamıyor çünkü kullananlar eğitimsiz. 
Eski bir alan çalışanı olarak, aslında hem kontuar hem de çıkış kapılarındaki sistemleri denemek (ekipman vb) çok isterdim ama bu tabii ki mümkün değil. Umarım, Atatürk Havalimanında bazı vandalların verdiği zararlardan dolayı çalışanlar zorda kalırdı, burada hiç olmaz ve de eşyaları bozan gerekli cezayı alır.