Bugün bu iki güzellik ile rafların arasında karşılaştım, üniversite yıllarıma bir yolculuğa gittik. Yaklaşık 3 nefes alıp verme süresi kadar sürdü, ama bazı şeylerin güzelliği değeri önemi hatta duygusu sayı miktar ve süreyle ölçülemeyecek durumda. Bir “an” yeter bazen, ki kıymetlidir önemlidir hayattaki o “an”lar diye inanırım. İyiliğe de bir an, kötülüğe de bir an yetmez mi her nasılsa?
İlk üniversitemi bitirdiğim yıldı. İkincisine başlama sebeplerimden biri olan bir gündü. Konservatuar binasında bi hocamla görüşmem vardı, odasına girmek için içeriden diğer öğrencinin çıkmasını bekliyordum.
Arka koridordan sahne sesiyle konuşan biri, “Ah kocam, hep bu saatlerde arar beni. Özür dilerim, bir dakika…” diye başlayan bir tirad ile oyuna başladı.
Gittim bir kenardan izledim. Bir öğrenci Dario Fo’nun “Yalnız Kadın” ını koridorun ortasında ipe çamaşır asarak coşkuyla çalışıyordu. Bu ne güzel özgürlüktü, koridorlarda oyunların açık açık ve sanat adına insan için oynandığı. Ki bizler oyunların gizlilerine öyle alışmışız ki çıkar adına, merdiven altı imalatları.
Ne güzeldi çaba, emek, ifade, kavramlarının sanatla birleşmesi. Ne güzel sanatla uğraşının verdiği devinim ve kültürler ülkeler karakter arası gezinti imkanı. Kendine bir değer katmanın müzik tutkum kadar, bir diğer güzel yoluydu benim için tiyatro sanatı, metinleri, dönemleri, sahneleri ve fazlası.
Tiyatro, yazanı yöneteni oynayanı sahne arkası dramaturjisi eleştirisi ile bir yol bir yolculuk, hem mental hem ruhsal kazanım ve zenginlik. Bir iyileşme iyileştirme hali. “İnsanı insana insanla anlatan” diye bahsedilen bir doğal terapi.
Zamansız bir İtalyan efsane, Dario Fo. Kendi söylemince o bir saray soytarısı, ama aslında bir halk adamı. Aile-kadın-toplum gibi konular eserlerinde başı çekerken, güldürü ile birlikte eleştirelliği de verir almak isteyene. Taşlama hiciv ve ironi onu ve sanatını anlatır. Moliere’in sanatında olduğu gibi, ki onun yeri kalbimde bambaşka.
Sevgi ve selamla.