Bu yaz küçük yerlerde oldukça fazla zaman geçirdim, geçirmeye özen gösterim. Göktürk’ün dışında küçük yerlerde gezebildiğim kadar gezmeye çalıştım. İlçelerde, kazalarda, köylerde, adalarda… Benim yaşadığım ya da iki gün bile olsa bulunduğum yerleri daha iyi yapmak için düşünme gibi bir sorunum var.
Yavaş yaşamı düşündüm. Yavaş yaşamı araştırdım daha fazla. “CittaSlow” diyorlar, bir hareket bu. Araştırmanızı özellikle tavsiye ederim. “Yavaş Şehirler” var, yaşamın kolay olduğu, kent ruhunun kaybedilmediği, sürdürülebilir kalkınmanın olduğu, yavaş yemek hareketinin uygulandığı…
Çok şanslıyız aslında, çok! Yeşili yeşil, samimi, sıcak, sempatik kısacası Göktürk gibi bir yerde yaşadığımız için gerçekten çok şanslıyız. Semtimiz içerisinde aslında şehrin aksine çok huzurlu ve güzel bir hayat sürüyoruz. bir yer işte… Şehrin soğukluğu, yabancılığı yok. Hep diyorum, Hasdal yoluna girdiğimde İstanbul bitiyor benim için. İçimi bir huzur kaplıyor.
Ara sıra olumsuzluklar yaşamıyor değiliz, çok kalabalık olduk doğru ama buna rağmen gerçekten çok güzel bir hayat sürüyoruz.Olumsuzlukları yok mu? Var! Olmaz mı? Trafiği var, Hasdal yolu kazaları var, çöp kokusu var… Var da var! Yazmak istesek oldukça fazla çıkartırız belki ama güzel yanından baksak? Olumsuzluklarından değil, eksiklerden konuşsak biraz. “Olan oldu artık boşvercilik” değil benim ki, biraz olanı konuşmaktansa, nasıl gelişiriz kısmına yoğunlaşsak? Kavga etmeden, tartışmadan, olumsuzca eleştirmeden önce bir kapasak gözlerimizi, hayal kursak mesela… Çözüm için hayal kursak?
Belediyecilik ya da yerel yönetim ile ilgili herhangi bir tecrübem ya da geçmişim yok. Sadece bazı hayallerim var. Uygulanabilir mi? Bilemem ama uygulanırsa yaşayanları heyecanlandıracağını düşündüğüm hayaller… Ama bazı şeyler var, olsa Göktürk tam bir hayal dünyası gibi olur diye düşünüyorum.
Dile kolay yaklaşık 12 senedir burada oturuyorum. Göktürk’e Geldiğim günü dün gibi hatırlarım. Sadece evler ve birkaç market vardı. Gelişimine gün be gün penceremden tanık oldum. Gelişirken yanlış gelişmedi mi? Olabilir. Ama ben diyorum ve diliyorum ki, Göktürk; şehrin spor ve kültür-sanat merkezi olsa? Müzeler, festivaller ve etkinlikleri ile dünyaca adından konuşulan bir yer olsa. Yeşilinin de hayatın içinde olduğu örnek bir semt olsa? Yerli yabancı şehirler, semtler Göktürk’ü örnek alsa? Çünkü gerçekten semtimizin başka bir havası var. Şehrin hiçbir yerinde olmayan bir şey. Ben yaşıyorum diye söylemiyorum, şehirden ziyarete gelen herkes aynı yorumu yapıyor. Göktürk’te bence bir İtalyan kasabası gibi, bir İsveç şehri gibi düzeni ve etkinlikleri ile adından söz ettiren bir semt olabilir diye düşünüyorum.
Gelelim hayallerime... Peki, ben Göktürk için neler hayal ediyorum?
1- Bisiklet Günü
Daha fazla bisikletin gücü adına! Geçtiğimiz aylarda Fransa’nın başkenti Paris’ten bir haber vardı. Ve okuduğum an, bu tam da Göktürk için olabilecek bir uygulama demiştim. Bir uygulama başlatılmış Paris’te; “Arabasız Paris” . Her Pazar şehrin belli bölümlerine araç alınmıyor, yaya olarak ya da bisiklet ile ulaşım sağlanıyor. Bu uygulama da basında “Paris hava alıyor” şeklinde yer bulmuştu. Düşünsenize her Pazar değil ama her ayın bir Pazar günü Göktürk’te araç kullanılmasa? “Yaya ve Bisiklet Günü” olsa… İstanbul Caddesi gibi belirli caddeler kapatılsa mesela? İnsanlar yürüse, bisiklete binse?
Bizleri araçtan caydıracak yöntemler için uygulamalar başlatılsa. Bisiklet kiralayabileceğimiz istasyon/lar olsa mesela? Bisikletlerimizi park edebileceğimiz duraklar olsa? Ya da dünya metropollerindeki gibi Göktürk’ün kendine has bisikletleri olsa?
2- Ulaşım…
Okul saatleri malum inanılmaz bir trafik oluyor. Minibüslerimiz var ama servis gibi ring sefer yani sürekli sefer yapan sadece Göktürk içinde hizmet veren servisler olsa 15-20 dakikada bir belli bir yerden hareket edip sürekli gezse? Göktürk Göleti ya da Belgrad Ormanı’na götüren servisler olsa? Bir de bahsi geçmişken Göktürk içinde yaşanan kazalara bir çözüm bulunabilse şahane olmaz mı?
3- Festivaller
Küçük yerlerde, ünlü oldukları bir ürün ya da bir gelenekleri ile ilgili mesela üzüm festivali, domates festivali ve bunlar gibi daha birçok festival düzenleniyor. Mesela Göktürk’te de “Turşu Festivali”, “Tulumba Festivali”ya da “Rumeli Yemekleri Festivali” olsa? Bu festival fikirlerim tabii ki türetilebilir. Kocaman bir alan boyunca üstü şık brandalarla çevrilmiş uzun uzun koridorlar olsa bir pazar yeri gibi adeta. Belki de bir “Yerel Lezzetler Pazarı” açılır her ayın belli bir günü ya da senede bir gün.
Konserler olsa bu festival kapsamında mesela? Her sene aynı günlerde, aynı haftalarda bu festival devam etse? Okullar standlar açsa bu festivallerde konsepte göre kendileri de bir şeyler yapıp satıyor olsalar? Öğrenci birlikleri bu satışlardan okulları yararına para kazanabiliyor olsa? Kendi okullarını daha güzel bir yer yapabilmek için satış yapıyor olsa? Hayal edince çok güzel oluyor. Ve eminim pratikte de oldukça güzel olur.
4- Kütüphane
Kocaman ve estetik bir mimariye sahip bir kütüphane hayal ediyorum. Öğrencilerin ders çalışabildikleri, ben gibi evden çalışanlar, çalışmayan, akşam ailece gidilebilecek ve sıkıldığımızda gidebileceğimiz bir kütüphane? Kitap okuma saatleri yapılsa ve görme engelli vatandaşlarımıza kitap okuyabileceğimiz alanlar ve engelli vatandaşlarımız için kitap seslendirme odaları olsa gönüllü gitsek kitap okusak, kayıt alsak? Çok güzel olmaz mı? Seslendirip kaydettiğimiz kitaplar bir şekilde engelli vatandaşlarımıza ulaştırılsa? Duvarlarında ise İstanbullu edebiyat tarihine damga vuran yazar ve şairlerin önemli eserlerinden satırların olduğu yazılar olsa?
Mesela görseldeki gibi bir kütüphanemiz olsa?
Bu kütüphanede gençlere yönelik kariyer günleri yapılabilecek seminer odaları olsa? Alanında uzman profesyonellerin katıldığı çalışanlara yönelik tecrübe paylaşımı yapılabilecek etkinlikler düzenlense? Eminim hayali olduğu kadar uygulaması da oldukça güzel bir uygulama olabilir.
5- Müzeler ve Galeriler…
Müzeler olsa, sanat galerileri olsa… Şehrin ünlü sergileri semtimizi de ziyaret ediyor olsa? Ve biz her ay merakla beklesek keşfedeceğimiz yeni resimleri, heykelleri ve tarihi eserleri. Belki de Göktürk/Kemerburgaz tarihinin anlatıldığı Osmanlı ve Rumeli göçmenlerinin hayatına ışık tutulan bir müze olabilir. Belki de Mimar Sinan eserlerinin anlatıldığı bir müze olur... Olmaz mı? Çok güzel olur.
6- Spor Kompleksi…
Kocaman ama kocaman bir spor alanımız olsa? İçinde paten, buz pateni ve kaykay alanlarından tutun da, tenis kortlarına kadar her türlü aktivitenin yapılabileceği bir alandan bahsediyorum. Kapalı - açık yüzme havuzları, basket sahaları, dans odaları, futbol sahaları, halk oyunları odaları, spor müsabakalarının yapıldığı spor salonları…
Göktürk okulları kendi aralarında spor müsabakaları yapıyor olsa? Belki de farklı okullardan öğrenciler kendi takımlarını kuruyor olurlar. Spor komitesi oluştururlar belki kendi aralarında. Belki böylece Göktürk kendi içinde bir spor merkezi olur. Sporcular çıkar bu sahalardan kim bilir?
7- Göktürk Göleti…
Malum tam yanı başımızda doğa harikası bir Göktürk Göleti var. Bu gölette turlar olsa bot turları. Belki festivallerde burada düzenlenir, belki de bir “Balık Festivali” düzenlenir bilmem ki…
8- Etkinlikler…
Teleferik olsa mesela Göktürk’te… Belki de balon turları… Şöyle Belgrad Ormanları üzerine doğru gezdirse bizleri.
9- Eğitimler…
Kocaman yemyeşil bir arazi içinde bir İsmek kursu olsa? Böyle bir mimariye sahip bir binanın içerisinde bir hayat okulu gibi kocaman bir eğitim merkezimiz olsa? Ne güzel olmaz mı? Mesela böyle bir İsmek Okulumuz olsa? Tarlası olsa, o tarlada neyin nasıl yetiştirildiğini öğreten kursalara katılanlar, yetiştirdikleri ile neler yapabileceğini öğrenen yemek kursu öğrencileri kocaman bir mutfakta çalışıyor olsa? Ayrıca bizler ve belki de okullar o kocaman araziden birer sebze bahçesi kiralayabilsek? Eksek biçsek?
Yabancı dil eğitimlerde olsa, Türk mutfağının tüm lezzetlerini gelen yabancı konuklara da öğretsek? Uzun zamandır hakkında en çok düşündüğüm ve birşeyler yapmak istediğim konulardan biri olan “Agriturismo” terimini bir incelemenizi öneririm.
10- Köpek Parkları
Sokak hayvanları malum oldukça fazla semtimizde. Seviyorum hem de çok. Fakat son senelerde nedenini bilmediğim bir korku başladı sokak hayvanlarına karşı. Mutlaka zarar vermezler mutlaka...Fakat insan korkunca ne düşünse boş… Mesela Göktürk içerisinde bir alanda o hayvanlar barındırılsa. Semt sakinleri köpeklere oralarda bakıyor olsa. Bir yetkili veteriner olsa başında.
Akşamları köpekler havlıyor diye dışarı yaya çıkamayan gerçekten çok korkan insanların olduğunu biliyorum. Bir arada yaşıyorsak onlara da saygı duymalıyız diye düşünüyorum. Bu nedenle gözümüzün önünde, her gün ziyaret ettiğimiz, hayvanların her gün bakımının yapıldığını bildiğimiz bir barınak sanırım hepimiz için ideal bir çözüm olabilir.
Dipnot: Amacım ne saygısızlık etmek, ne kimsenin işini eleştirmek. Sadece burayı çok seviyorum ve Göktürk için hayallerim bunlar. Önemli olan işlevi kadar görseli de yüksek birer sanat eseri binalar bırakabilmek belki de... Barok olur, Rokoko olur, gün olur dünyanın dört bir yanından gelirler ve “Sinan’ın torunları tabii ki, onlar yapmayacakta kim yapacak?” diye sorarlarken hayran hayran incelerler yapılarımızı...
Bir de şu sokak ışıkları biraz daha fazla olsa? Ayrıca Özgecan Yürüyüş Parkur’u son senelerde yapılan en güzel şeylerden biri. Sadece acaba üzeri bir güneş geçirmeyen tente ile mi kaplansa? Hem yazın güneşten hem kışın yağmurdan korunuruz?